ANDREA GILLIES - Beyaz Yalan
Gillies, Alzheimer'i ve kendi hayatını anlattığı Uzun
Veda kitabı ile ödül kazanmış bir İngiliz yazar... bu kez konu
ettiğim ise ilk romanı... hemen başlarken söyleyeyim çok etkileyici bir roman
bu... sonuna kadar merakla okuyacağınız, zaman zaman ruhunuzu bunaltacak,
yalanlarla ve sırlarla dolu bir kitap... ama hiç sıkılmayacak, merakla
sayfaları çevirmeye devam edeceksiniz...
Kitap,
birkaç kuşağa yayılmış bir aile hikayesi anlatıyor... hikaye torunlardan biri
tarafından anlatılıyor... büyükbüyükanne, büyükanne, büyükbaba, biri ikiz üç
kız kardeş (ki ikizlerden biri hikayeyi anlatan torunun annesi), küçük yaşta
ölmüş bir erkek kardeş, kız kardeşlerin çocukları (toplam 5 torun), daha önce ölmüş
büyük teyzeler ve amcadan oluşan kocaman bir aile ve büyük sırlar var ortada,
tabi tuhaf davranışlarda... mekan; İskoçya’da epeyce yıpranmış bir malikane,
muhteşem bir koru, tekinsiz bir gölden oluşuyor... aslında konu çok dar, birkaç
yalan-birkaç sır arasında dolanıyor... kitabı bitirdikten sonra, yazarın bu
kadar kısıtlı bir konuyu bu kadar ustalıkla ve incelikle, sürükleyiciliğinden ve
merak unsurundan hiçbir şey kaybetmeden 400 küsur sayfa boyunca nasıl olup
anlatabildiğine hayret ettim... sanırım yazarın yeteneği de tam burada ortaya
çıkıyor... aile içi anlaşmazlıklar, karı koca sorunları, kardeşler arasındaki
kıskançlıklar hepsi usul usul anlatılıyor, elinizde kalan ise bir yalanlar
manzumesi oluyor...
Benim
tek eleştirim ismine... beyaz yalan birine zarar vermemek için söylediğiniz
masumca bir yalandır... burada da söylenmesi birilerine zarar vermemek için yapılıyor
ama içeriği fevkalade önemli... o nedenle bana ismi hatalı gibi geldi, insanı yanlış yönlendiriyor kitaba başlarken....
Sonuç
olarak romanı çok beğendim... size de
öneririm mutlaka okuyun...
Kitaptan
bir alıntı;
‘’Dünyada bir başına kalmayı yeğleyeceğini düşünürdüm
hep ama işin aslı bağlara çok değer veren bir kadındır annem; yeter ki o bağlar
uzun, ince gümüşi ipliklerden oluşsun, upuzun, ipince, narin görünümlü, belki
de görünmez ama aslında sabit ve kalıcı olsun, insanlarla arasına ihtiyaç
duyduğu mesafeyi koysun. Annemin mutluluk anlayışı elini uzatsa dokunabileceği
yakınlıktaki insanların arasında yalnız kalmaktır. Bir anne olarak geçirdiği en
güzel günler, onun yanında olmadığım günlerdi. Kendime acıdığımdan değil, doğru
bir tespit olduğunu düşündüğümden söylüyorum bunu: Mühim olan şu ki, bunlar
aynı zamanda tekrar yanına döneceğim günlerdi, dönüşümü beklediği günler;
yalnızlığını bir çerçeveye oturtacak, başarılı olmasını sağlayacaktım.’’
Çevirmen:
Berrak Göçer
Sayfa
Sayısı :432
Basım
Yılı : 2013
Yayınevi
:DomingoBenim adım Michael Salter ve ölüyüm; bildiğim bir şey varsa o da ölü olduğum. Bunun haricinde... Bunun haricinde kalanlarla ilgili yalnızca tahmin yürütebilirim.
Michael'ın öldüğü gün biri masum bir yalan söyledi. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüdü o yalan ve sonunda gerçeğin yerini aldı. Büyük Salter ailesi gerçekle yüzleşmek yerine onu yeniden yazdı, inanmayı seçtikleri şeyin zamanla onları nasıl dönüştüreceğini bilmeden.
Yıllar sonra, bu kez istemsizce hatırlanmış "masum bir gerçek" akışı tersine çeviriyor. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüyor o gerçek ve geriye devasa bir suçluluk duygusu kalıyor, tüm ailenin yüzleşmesi gereken.
2010 Orwell Kitap Ödülü sahibi Andrea Gillies, sıradışı bir kurgu, derinlikli karakterler ve zarafet içeren sürükleyici romanıyla bize ihtişamlı bir ailenin usul usul çürüyen kalbini açıyor.
"Gillies dokunduğu her şeye büyü katıyor."
-Sunday Times-
"Kesinlikle sarsıcı...Saflara büyük bir yazar katılıyor."
-Daily Express-
"Fazlasıyla tesirli."
-Guardian-
Yorumlar
Yorum Gönder